Reenkarnasyon Safsatası!

0
518

Reenkarnasyonun Olmadığına Dair Kur’andan Apaçık Deliller…

_Şeytanın, insanlara yalan-yanlış öğretiler sunan çeşitli ‘Ruhsal Dernekler’ yoluyla ahir zamanda dört bir yana uzanan tuzakları deşifre ediliyor…

Reenkarnasyon nedir?

Türkçede “ruh göçü” olarak adlandırılan reenkarnasyon, hiçbir İlahi kaynağa dayanmayan batıl bir inançtır. Bu inançtakiler, ölümden sonra ruhun başka bir bedene geçeceğini ve bunun, ruh belli bir olgunluğa ulaşıncaya kadar devam edeceğini düşünürler.

“Allah sizi annelerinizin karnından hiçbir şey bilmez vaziyette çıkardı” (Nahl, 78) âyeti reenkarnasyon aleyhinde kuvvetli bir delildir. Çünkü bu fikri savunanlara göre, insanın yeniden dünyaya gelmesi tekâmül içindir. Tekâmülün olabilmesi için ise, önceki hayattaki birikimin mevcûd olması gerekir. Halbuki bu âyet böyle bir şeyin olmadığını, doğan çocukların hiç bir şey bilmez bir halde dünyaya getirildiğini ifâde ediyor.

Aşağıdaki ayet-i Kerimeler hiçbir yoruma mahal bırakmadan reenkarnasyonu reddetmektedir.

A. Ölen Kimselerin Dünyaya Tekrar Dönüş İsteklerinin Reddedilmesi

Kur’ân-ı Kerîm’de, çoğu kere iade kavramıyla ifade edilen yeniden diriltmenin kıyamet günü olacağı, bu diriltmenin bir defaya mahsus olduğu ve ölümden sonra tekrar dünyaya dönüşün asla mümkün olmayacağı konuları hiçbir şüpheye yer bırakmayacak kadar açık bir şekilde dile getirilmiştir. Bu hususta pek çok âyet vardır. Bu âyetlerin bazısında ölüm anında, bazısında mahşer yerinde hesap verme esnasında, bazılarında cehennem görüldüğü esnada, bazılarında ise cehenneme girdikten sonra inkarcıların dünyaya tekrar dönme istekleri dile getirilmiş, hepsinde de bu isteklere karşılık red (hayır!) cevabı verilmiştir.

1. Ölümden Sonra Dünyaya Dönüş İsteğinin Reddi

Birinci durum, yani ahiret aleminin giriş kapısı hükmünde olan ölüm anında dünyaya tekrar döndürülme isteğinin reddedilişi çeşitli âyetlerde ifade edilmiştir. Şu âyet bu konuda çok açık ve kesindir:

“Nihâyet onlardan birine ölüm gelip çattığında der ki, Rabbim beni geri gönder! Ta ki boşa geçirdiğim dünya hayatımda artık iyi ameller işleyeyim. Hayır! O, söylediği boş bir laftan ibarettir. Onların arkalarında ise, yeniden diriltilecekleri güne kadar bir berzah vardır.” (Mü’minûn, 99-100)

Dünyaya yeniden gelmenin asla söz konusu olamayacağını açık ve kesin bir şekilde ifade eden bu ayet-i kerimede dünyaya yeniden dönüş isteğinin boş bir laf olduğu ifade edilirken, tekid sadedinde “o, söylediği boş bir laftan ibarettir” buyrulmuş,(İbn Aşur, Tefsiru’-Tahrir ve’t-Tenvir, Daru’t-Tunusiyye, tsz., XVIII, 123) böylece Allah’ın böyle bir va’di olmadığına ve bu yakarışın asla kabul görmeyeceğine dikkat çekilmiştir.

“Onların arkalarında ise, yeniden diriltilecekleri güne kadar bir berzah vardır” ifadesi de diriltilecekleri güne kadar önlerinde bir berzah (Âyette geçen berzah hakkında sahabe ve tabiinden şu görüşler nakledilmiştir: Ölümle diriliş arasındaki perde, dünya ile ahiret arasındaki perde, ölüyle ölünün dünyaya dönmesi arasındaki engel, kıyamet gününe kadarki mühlet… (Maverdi, en-Nüket ve’l-Uyun, Beyrut, 1992, IV, 66-67) (dünyaya dönmelerine mani olan bir engel) olup böylece dünya ile ahiret arasında farklı bir hayat boyutunda olacaklarını, dünyaya dönemeyeceklerini belirtmektedir.

“Nasıl ki ana rahminden çıkan bir çocuk tekrar oraya dönemiyorsa, bu dünya hayatından çıkarak kabir hayatına giden bir ruh da oradan çıkıp geriye tekrar dönemeyecektir.” (Celal Kırca, Kur’ân ve İnsan, Marifet Yay., İstanbul, 1996, s. 175)

Böylece bu âyetteki berzah kelimesi de dünyaya tekrar dönüşün olmayacağını bildirmektedir.

Nitekim, dünyaya tekrar dönüş inancının çok yaygın olduğu coğrafyadan bir insan olarak İkbal, “Kur’ân-ı Mübin’de iyice açıklanmış ve hiçbir fikir karmaşasına yer vermeyecek mahiyette olan üç noktaya dikkat etmemiz gerekir.” dedikten sonra, ikinci noktada “Kur’ân-ı Kerîm’e göre bu dünyaya yeniden gelmek imkânsızdır. Bu husus aşağıdaki âyette gâyet sarih bir şekilde açıklanmıştır.” (Muhammed İkbal, İslâm’da Dini Düşüncenin Yeniden Doğuşu, İstanbul, 1984, s. 160) diyerek yukarıda takdim ettiğimiz âyeti zikretmiştir.

Bu apaçık beyana rağmen “Bu âyet, ruhun ayrıldığı bedene dönmeyeceğini ifade ediyor, dünyaya dönmeyeceğini değil.” gibi iddiaların tutarsızlığı açıktır. Çünkü âyette ne eski bedene dönme isteğine ne de bu sözü söyleyenin dünyaya birkaç defa geldiğine dair her hangi bir işaret yoktur. Eğer bu istek dünyaya birkaç kere gelmiş bir kimse tarafından yapılmış olsaydı o zaman cevap olarak, defalarca dünyaya gönderilmedi mi?!… gibi bir üslup kullanılırdı. Nitekim benzer bir âyette pişmanlığını dile getiren inkarcıya şöyle cevap verilmiştir:

“Size düşünüp taşınacak kimsenin düşüneceği kadar bir ömür vermedik mi?! Hem size peygamber de gelip uyardı.” (Fâtır, 37)

Bu âyette de insana düşünüp taşınacağı ve öğüt alacağı kadar ömür verildiğinden bahsedilmiş, birkaç kere dünyaya gelmekten bahsedilmemiştir. Böylece her insana öğüt alacağı, düşünüp taşınacağı miktarda –uzun veya kısa- bir süre verildiği belirtilmiştir. Eğer bu süre yeterli olmasa ve yeniden dünyaya gelme ihtiyacı olsaydı âyette bu ifadeler kullanılmazdı.
Yukarıdaki âyete benzer başka âyetler de vardır:

“Kendilerine azabın geleceği ve kâfirlerin Rabbimiz bize birazcık mühlet ver de davetine uyalım ve elçine tabi olalım diyecekleri gün hakkında insanları uyar.” (İbrahim, 14/44),

“Sizden birinize ölüm gelip çatmadan önce, size nasib ettiğimiz imkânlardan Allah yolunda harcayın! Ölüm gelip çatınca: ‘Ya Rabbî, az mühlet ver bana, bak nasıl hayırlar yapacağım, tam takvâ ehlinden olacağım!’ diyecek olsa da Allah, vâdesi gelen hiçbir kimsenin ecelini ertelemez. Allah yaptığınız her şeyden haberdardır” (Münâfikûn,10-11)

Bu âyetler dünyaya tekrar dönmenin olmadığını göstermektedir. Çünkü reenkarnasyondan maksat tekâmülü tamamlamak olduğuna göre, eğer bu iddia doğru ise, böyle bir talepte bulunana salihlerden olma fırsatı verilmeli değil miydi?! Halbuki değil dünyaya tekrar gelme, ecelin ertelenmesine dahi izin yoktur. Bu durum: “Allah, eceli gelmiş bir kimseyi asla ertelemez…” ayetiyle açık bir şekilde ifade edilmiştir. Şu âyet de bu hususu desteklemektedir:

“Allah’ın belirlediği vakit geldiğinde artık ertelenmez.” (Nuh, 4).
Bu âyetler reenkarnasyon olmayacağını çok açık bir şekilde bildiriyor. Çünkü ölmek üzere olan kimsenin eceli tehir edilmediğine, ek süre verilmediğine göre, artık ölüm gelip çattıktan sonra yapılacak böyle bir talep asla kabul edilmez. Yani böyle bir istek kabul edilseydi, ölmeden önce gerçekleştirilirdi.

Allah tarafından dünyaya tekrar dönmeye izin verilmeyince, artık insanların kendi gayret ve çabalarıyla da böyle bir şeyi elde etmeleri mümkün değildir. Şu âyette ifade olunduğu gibi:
“Haydi görelim sizi, can boğaza geldiğinde, O vakit can çekişenin yanında bulunan sizler bakar durursunuz. Biz ise, ona sizden daha yakınız, ama siz göremezsiniz. Haydi bakalım eğer âhirette vereceğiniz hesap yoksa, iddianızda tutarlı iseniz, çıkmakta olan o rûhu geri döndürsenize!” (Vakıa, 83-87)

Dünyaya tekrar dönüş olmadığını ifade eden bu üslup, bu yöndeki ümit kapılarını tamamen kapamaktadır.

2- Mahşer Gününde Dünyaya Dönüş İsteğinin Reddi

Şu âyette ise, inkarcıların kıyamet gününde amellerinden hesaba çekildikleri sırada dünyaya tekrar dönme isteklerinin boş bir temenniden ibaret olduğu dile getirilmektedir:

“… Acaba şimdi bizim için şefaatçiler var mı ki şefaat etsinler, ya da dünyaya geri gönderilsek de yapmış olduğumuz amellerden başkasını yapsak. Onlar kendilerine yazık ettiler ve uydurdukları şeyler de kaybolup gitti.” (A’raf, 53)

Böylece, inkarcıların mahşer meydanında iken dile getirdikleri dünyaya tekrar dönme talepleri bu ayetle de reddedilmiş, artık onlar için ne bir şefaatçinin ne de dünyaya tekrar döndürülmenin olmayacağı bildirilmiştir.

3. Cehennemi Görme Esnasındaki Dünyaya Dönüş İsteğinin Reddi

“… Yahut azabı gördüğünde, keşke bir kere daha dönme imkânım olsaydı da iyilerden olsaydım diyeceği günden sakının.” (Zümer, 58)

“Onların ateşin karşısında durdurulup, ah! Keşke dünyaya geri gönderilsek de bir daha Rabbimizin âyetlerini yalanlamasak ve inananlardan olsak! dediklerini bir görsen! Hayır! Daha önce gizlemekte oldukları şeyler (günahlar) onlara göründü. Onlar dünyaya gönderilseler bile, nehyolundukları şeyleri mutlaka tekrar yaparlardı. Onlar kesinlikle yalancıdırlar.” (En’am, 27-28)

Bu âyetteki “Onlar dünyaya gönderilseler bile, nehyolundukları şeyleri mutlaka tekrar yaparlardı. Onlar kesinlikle yalancıdırlar.” ifadesi mevzumuz açısından çok önemlidir. Çünkü bu ifadeyle, faraza onlar dünyaya tekrar gönderilseler dahi yine aynı şeyleri yapıp Allah’ın yasak ettiği şeyleri işleyecekleri bildirilerek, insanların bu dünyaya neden bir daha gönderilmediklerinin gerekçesi ve hikmeti beyan edilmiştir.

4. Cehennemde İken Dünyaya Dönüş İsteğinin Reddi

“Rabbimiz! Bizi cehennemden çıkar! Eğer bir daha (eski halimize ve günahlara) dönersek o zaman gerçekten zalimlerdeniz. Buyurdu ki, kesin sesinizi! Konuşmayın!..” (Mü’minûn, 107-108)

“Rabbimiz bizi çıkar da yapmadığımız salih amelleri yapalım.” (Fâtır, 37)

“(Kötülere) uyanlar şöyle derler: ‘Ah! Keşke bir kere daha dünyaya gitseydik de şimdi onların (kötülerin) bizden kaçıp uzaklaştıkları gibi biz de onlardan kaçıp uzaklaşsaydık!’ İşte böylece Allah onlara, yaptıkları şeyleri pişmanlık ve üzüntü kaynağı olarak gösterir ve onlar ateşten çıkacak değillerdir.” (Bakara, 167)

Bu son âyet, onların dünyaya dönme talepleri bir yana, ölüp cehennem azabından kurtulma arzularının bile yerine getirilmeyeceğini, aksine, ölümsüz bir şekilde cehennemde ebedî kalacaklarını bildiriyor.

Görüldüğü gibi, bu dört durumun hepsinde dünyaya tekrar dönmek isteyen günahkar ve inkarcıların istekleri kesin bir dille reddedilmiş, böyle bir şeyin yapılmayacağı açık bir şekilde belirtilmiştir. Dolayısıyla bu apaçık âyetlerden sonra bir takım yanlış yorumlara saparak bazı âyetleri aksi manalara hamletmeye çalışmanın çok yanlış bir davranış olduğu ortadadır.

Burada, dünyaya tekrar dönmek muhal olduğuna göre, neden böyle bir temennide bulunuyorlar, şeklinde akla gelebilecek soruya şöyle cevap verebiliriz: Onların bu temennileri, ya böyle bir şeyin imkânsız olduğunu bilmediklerinden, ya da imkânsız olduğunu bildikleri halde, aşırı derecedeki pişmanlıklarını ifade etmekten dolayıdır. Çünkü olmayacak bir şey de temenni edilebilir.(Meraği, Tefsir, Daru İhyai’t-Turasi’l-Arabi, Beyrut, 1974, VII, 101) Şöyle de düşünebiliriz; onlar her ne kadar dünyaya tekrar dönmenin muhal olduğunu bilseler de, karşılaştıkları dehşetli durumlardan kurtulmak için hiçbir çareleri olmadığından, muhal olduğunu bile bile bunu istemek durumunda kalmışlardır.

1) “O günahkarların, Rableri huzurunda başlarını öne eğecekleri, “Rabbimiz! Gördük, duyduk, şimdi bizi (dünyaya ) geri gönderde iyi işler yapalım. Artık kesin olarak inandık. ” Diyecekleri zamanı bir görsen! Biz dilesek, elbette herkese hidayetini verirdik. Fakat cehennemi hem cinlerden, hem insanlardan bir kısmı ile dolduracağım diye benden kesin söz çıkmıştır. (O gün onlara şöyle diyeceğiz) Bugüne kavuşmayı unutmanızın cezasını şimdi tadın bakalım! Doğrusu bizde sizi unuttuk; Yaptıklarınızdan ötürü ebedi azabı tadın.”
(Secde, 12-14)

2) ‘’Nihayet onlardan birine ölüm gelip çattığında: Rabbim! Der beni geri gönder: Ta ki boşa geçirdiğim dünyada iyi iş yapayım. Hayır Onun söylediği bu söz boş laftan ibarettir. Onların gerisinde ise yeniden dirilecekleri güne kadar (süren) bir berzah vardır.’’ (Müminun, 99-100)

3) ‘’Onların ateşin karşısında durdurulup ‘’Ah! Keşke dünyaya geri gönderilsek de Rabbimizin ayetlerini yalanlamasak ve inananlardan olsak” dediklerini bir görsen Hayır! Daha önce gizlemekte oldukları şeyler kendilerine göründü. Eğer (dünyaya) geri gönderilseler yine kendilerine yasak edilen şeylerle döneceklerdir. Zira onlar gerçekten yalancıdırlar.’’
(En’am, 27-28)

4) ‘’Acaba bizim için şefaatçiler var mıdır ki bize şefaat etsinler, ya da dünyaya geri gönderilsek de yapmış olduğumuz amellerden başkasını yapsak. Onlar kendilerine yazık ettiler ve uydurdukları şeylerde kaybolup gitti.’’ (A’raf, 53)

5) ‘’Rabbimiz bizi cehennemden çıkar, eğer bir daha (ettiklerimize) dönersek artık belli ki biz zalim insanlarız. Allah buyurdu ki ; Susun, alçaldıkça alçalın orada. Bana karşı konuşmayın artık.’’ (Müminun, 107-108)

6) ‘’Onlardan önce nice kavimler helak ettiğimizi görmüyorlar mı?! Onlar bunlara tekrar dönüp gelmezler” ( Yasin 31) âyeti, helak edilen insanların, daha sonra dünyaya tekrar dönmediklerini açıkça ifade ediyor. Helak edilen kavimlerin kusurlu, manevi bakımdan tekemmül etmemiş insanlar olduğu düşünülürse, bu âyetin reenkarnasyon aleyhinde kuvvetli bir delil olduğu daha iyi anlaşılacaktır. Bir başka âyette ise, bu manada, ‘’Helak ettiğimiz bir şehir halkına tekrar dönmek haramdır.’’ (Enbiyâ, 95) buyrularak, dünyaya dönüşün kesinlikle olamayacağı haram tabiriyle tenkitli bir şekilde bildirilmiş, haramdır yani, yasaktır denilerek, dünyaya dönüş hakkındaki bütün ümit kapıları böyle bir beklenti içinde olanların yüzlerine kapatılmıştır.

7) “Helak ettiğimiz bir memleket halkına tekrar dönmek haramdır. ” (Enbiya, 95 )

8) “Allah insanları yaptıklarıyla muaheze etseydi yeryüzünde canlı bir varlık bırakmazdı. Fakat onları belli müddete kadar erteliyor. Müddetleri geldiğinde ise ne bir an geri kalabilirler ne de öne geçebilirler.” (Nahl, 61)

“Allah sizi annelerinizin karnından hiçbir şey bilmez vaziyette çıkardı” (Nahl,78) âyeti de reenkarnasyon aleyhinde kuvvetli bir delilidir. Çünkü bu fikri savunanlara göre, insanın yeniden dünyaya gelmesi tekâmül içindir. Tekâmülün olabilmesi için ise, önceki hayattaki birikimin mevcut olması gerekir. Halbuki bu âyet böyle bir şeyin olmadığını, doğan çocukların hiçbir şey bilmez bir halde dünyaya getirildiğini açık bir şekilde ifade ediyor.

9) “Orada ilk ölümden başka tatmazlar” (Duhan,
56)

10-) “(Ölen kimse) eğer mukarrebinden ise eğer ashab-ı yeminden ise ve eğer yalanlayıcı ve dalalete düşmüşlerden ise…’’ (Vâkıa,88-94) buyrularak, öldükten sonra insanların gidecekleri yerler sıralanmış, fakat bunlar içinde tekâmül etmemiş, günahkar ve kusurlu kimselerin tekrar dünyaya döneceklerinden bahsedilmemiş, bilakis yalanlayıcı ve dalalete düşmüş olanların yerinin cehennem olduğu bildirilmiştir:

“Ve eğer yalanlayan ve dalalete düşenlerden ise, ona kaynar sudan bir ziyafet ve cehenneme giriş vardır.’’ (Vâkıa, 92-94)

11-) Kıyametin kopup insanların amellerine göre gruplara ayrılmalarının anlatıldığı şu âyette de benzer durum söz konusudur:

“Kıyametin koptuğu gün insanlar birbirlerinden ayrılırlar: İman edip salih ameller işleyenler cennet bahçelerinde sevinç içindedirler. İnkâr edip âyetlerimizi ve ahirete ulaşmayı yalanlayanlar ise azaba maruz kalacaklardır.’’ (Rum,14-16)

Görüldüğü gibi insanların farklı gruplara ayrıldığından bahseden bu âyetlerde de dünyaya dönüşten bahsedilmiyor.

12-) “Kim Rabbinin huzuruna mücrim olarak gelirse onun için cehennem vardır… Kim de mü’min olarak salih ameller işlemiş bir şekilde gelirse onun için de üstün dereceler vardır: İçinde ebedî kalacakları, alt taraflarından ırmakların aktığı Adn cennetleri! İşte nefsini tezkiye edenlerin mükâfatı budur!”
(Tâ-hâ,74-76)

Görüldüğü gibi insanın ölümden sonraki durumunu anlatan bu âyette de cennet ve cehennem dışında başka bir yerden, dünyaya dönüşten bahsedilmiyor.

13-) “Her nefis ölümü tadacaktır. Sonra bize döndürülürler.” (Ankebut,57)âyetinde de ölenlerin dünyaya değil de Allah’a döndürülmesinden bahsediliyor.

‘’Geceleyin sizi öldüren (ruhunuzu alan), gündüzün de ne işlediğinizi bilen; sonra belli ecel tamamlansın diye gündüzün sizi dirilten (uyandıran) Odur.’’ (Enam 60),

‘’Allah, eceli gelenlerin ölüm anında, eceli gelmeyenlerin de uyku esnasında ruhlarını aldığı ve bunda düşünenler için bir ders olduğu bildiriliyor.’’ (Zümer, 42)

Bu iki âyet-i kerimede, insan uyurken ruhunu Allahü teâlânın aldığı açıkça bildiriliyor. Ruhunu almakla onu öldürmüş olmuyor. Şimdi hangi akılsız, (Uyuyan ölür, ruhu başkasına geçer) diyebilir?

Tek ölüm ve tek dirilişin olduğunu bildiren âyet-i kerimelerden üçü şöyledir:

‘’İnsan önce bir şey değilken kendisini yarattığımızı düşünmez mi?’’ (Meryem, 67)

‘’Resulüm, senden önce de hiçbir beşere ebedilik vermedik. Şimdi sen ölürsen, sanki onlar ebedi mi kalacaklar, her canlı ölümü tadacaktır.’’ (Enbiya 34, 35)

‘’Ölümden sonra elbette diriltileceksiniz desen, kâfirler ‘’bu sihir’’ derler.’’ (Hud, 7)