Büyü, bir kimsenin iradesini belli bir amaç doğrultusunda, geçici veya kalıcı bir süreliğine ele geçirme işlemidir. Büyü; Kur’an-ı Kerim’de ‘cin’ adı verilen enerjik varlıklar aracılığı ile insanların iradelerine tesir etme, değiştirme, yönlendirme ve zihninde negatif duygulara neden olma, kişinin fikir ve fizyolojisini etkileme, işlerini ve ruh sağlığını bozma gibi hususlar için yapılan süresi geçici veya kalıcı etkidir.
Büyüyü, insanın şuurunu bocalatmak, enerji ritmini ve iradesini bozmak için canlı veya cansız olmak üzere farklı materyaller, harf, rakam, şekil dizilerinden oluşan tılsımlar, vefkler, çeşitli dualar ve zihin gücü yardımıyla, belli enerji odaklarından çekilerek gönderilen tüm etkiler olarak da tanımlayabiliriz.
Kur’anda ‘büyü ayeti’ olarak bilinen Bakara suresi 102. Ayette büyüden şu şekilde bahsedilir:
”(Tevrat’ı bırakıp sihirle meşgul olan Yahudiler) Süleyman (Peygamber’)in hükümranlığı hakkında şeytanların (ve şeytan tıynetli insanların) uydurdukları yalanların ardına düştüler. Oysa Süleyman (büyü yaparak) küfre girmedi. Fakat o şeytanlar, insanlara sihri ve (özellikle de) Babil’deki Harut ve Marut adlı iki meleğe ilham edilen (sihr)i öğretmek suretiyle küfre girdiler. Hâlbuki o iki melek: “Biz ancak imtihan için gönderilmiş birer meleğiz. (Sihri caiz görüp de) sakın küfre girme” demedikçe, kimseye (sihir) öğretmiyorlardı. Fakat (insanlar) onlardan kişi ile karısını birbirinden ayıracakları sihri öğreniyorlardı. Hâlbuki onlar, Allah’ın izni olmadıkça o sihirle hiç kimseye zarar veremezlerdi. (Onlar böyle yaparak) kendilerine zarar veren fakat fayda getirmeyen şeyleri öğreniyorlardı. Andolsun, onu satın alanın ahirette bir nasibi olmadığını biliyorlardı. Kendilerini karşılığında sattıkları şey ne kötüdür! Keşke bilselerdi!’’
Büyü, kişi için sadece belli araçlarla muska, tılsım yazmak ve toprağa, ağaç dibine gömmek değildir, büyüde cin-şeytanları da aktif bir şekilde kullanılır.
Kur’an-ı Kerim‘de de belirtildiği üzere Allah‘a kulluk görevi insanlar ve cinlere verilmiştir. Ancak, dünyada farklı boyutlarda yaşadıklarından dolayı insanlarla cinlerin birbirleriyle olan teması sınırlandırılmıştır ancak iletişimde bulunmaları çok sık rastlanılan bir durumdur, yani belli şartlar altında iletişim kurulabilmektedir. Başka bir ifadeyle, cinler yaratılışlarından gelen özellikleri nedeniyle insanların sözlerini duyarlar, insanları görebilirler. Oysa ki, insan yine yaratılış özelliğinden dolayı cinlerin konuşmalarını ve cinlerin fiziki görüntülerini göremez.
Bu yaratılış özelliği, insanlara sözleri ve yaptıklarıyla cinleri hem yönlendirebilme hem de görevlendirebilme fırsatı verir. Elbette bunun kuralları ve özel yöntemleri vardır. Bu özel yöntemleri ve kuralları bilenlerin yaptıkları bu yönlendirme veya görevlendirmenin insan üzerindeki yansıması ‘büyü’ olarak adlandırılır.
Bu özel yöntemlerin kişi üzerine belirli bir istek doğrultusunda yönlendirilmesi ‘büyü’ etkisi oluşturur ve büyü hangi amaç için yapılmışsa kişiyi yapıldığı amaç doğrultusunda etkilemeye başlar. Bütün bu etkilemelerin kaynağı beyin merkezlidir. Yani düşünce, his, hareket farklılıklarının tamamı büyünün insan beyninde oluşturduğu elektromanyetik etkilemedir.
Elektromanyetik olarak dengeleri bozan etki, cinlerin yönlendirmesiyle yapılmışsa ‘büyü’, sadece insanların sözleri ve bakışlarından kaynaklanıyorsa ‘nazar’ olarak adlandırılır.
BÜYÜ, İNSANLARIN YAPTIKLARI BÜYÜLER VE CİNLERİN YAPTIKLARI BÜYÜLER OLARAK İKİYE AYRILABİLİR!
Yukarıda insanların yaptıkları büyülerden kısaca bahsetmiştik. İnsanlar çeşitli sebeplerle birbirlerine büyü yaptıkları gibi cin-şeytanlarından da bazılarının büyü ilmine vakıf oldukları ve insanlara büyü yaptıkları doğru mudur? Cinlerin yaptıkları büyülerin bulunup imha edilmesi nasıl olur?
Cinlerin insanlara çeşitli yönlerden pek çok zararlar verdikleri bilinmektedir. Gözden kaçırılan en önemli husus ise bu varlıkların zarar vermek istedikleri kişilere aynı zamanda büyü yaptıkları ve yaptırdıklarıdır. Zira bu ilim, cinlerin çok eskiden beri bildikleri, tatbik ettikleri ve dahi insanlardan bazı kimselere öğrettikleri kadim bir ilimdir. İnsanlarla aynı dünyada ve fakat farklı bir boyutta yaşayan cinler, insaların vakıf oldukları pek çok ilimden de elbette haberdardırlar.
Büyü cinsiz olmaz. Büyüde olması istenen tesiri meydana getiren şey, büyüyle birlikte harekete geçen cinlerin büyü yapılan kişi üzerindeki çalışmalarıdır. Yani aslında insanlardan büyü yapan kimseler bile cinlerle irtibatlı olmak zorundadırlar. Büyü daima cinler alemiyle irtibat halinde olan kişilerce yapılır. Büyü yapıldığında, büyüyü yapan kişi büyünün türüne göre cinleri insanlara musallat eder.
Şeytan, doğrudan büyü yaptığı gibi büyünün baş aktörüdür de. İblis, büyü yapmayı bildiği gibi hizmetinde bu ilmi iyi bilen pek çok büyücü rahip de vardır. Allah’a isyan ettikten sonra tek misyonu, insanları yollarından çıkarıp onları sapkınlığa ve kötülüğe sürüklemek olan şeytan, imanı eksik ve boşlukta olan insanlara büyü ile istedikleri şeylere kolayca ulaşabileceklerini, sıkıntılarından kurtulabileceklerini ve doğal akışa aykırı şeyleri mümkün kılabileceklerini aşılar. Gözleri boyanan kişiler de istediklerini elde edebilmek uğruna büyü yapma ya da yaptırma yoluna başvururlar. Büyüye inançla sarılan kişinin ilgisi giderek artar ve art niyetli isteklerini gerçekleştirebilmek için de büyüden faydalanır. Böylece şeytan tam anlamıyla amacına ulaşmış ve Allah’ın yasakladığı bir şeyi insana yaptırmış olur.
Şeytan, kötü huylu ve imanı eksik bütün cinleri kötülük yapıp insanları günaha sevk edebilmek için kullanmaktadır. Şeytanın kötü huylu ve imanı eksik cinlerden oluşturduğu dev bir ordusu vardır ve dünyanın her noktasında her an kötülüklerini yapabilmek için bu ordudan faydalanır. Buna göre şeytanın emrindeki cinler, rahatsızlık verme, huzursuz etme, insanın içine girme gibi birçok yolla insanların ruh sağlıklarını bozup onları kötülük yapmaya sevk ettikleri gibi büyü de yaparlar.
Kâfir cinler, cinci ve büyü görünüp büyücülerin bildirdiği insanlara sihir, büyü yaparlar. Cinlerin yaptığı büyüler, insanoğlunun elinin ulaşamayacağı, akla hayale gelmeyen gizli yerlerde saklanabildiğinden insanoğlunun ya bu büyülerden haberi olmaz ya da kişi belli başlı bazı şikayetlerle bir hocaya gittiğinde, hoca bu ilme yeterince vakıf değilse kişide büyü olduğunu ve ancak bu büyünün insanlar tarafından yapıldığını söyler, yanılır. Hoca, ya yanında tuttuğu ve müslüman bildiği şeytanların yalanıyla insanlara bu iftirayı atar veyahut da hoca cinlerin de büyü yapığını bilmediğinden büyüyle karşılaştığında suçu insanoğluna atar. Hocanın bilip bilmeden çoğu kere iftira attığı bu kimseler de genelde şeytanın tuzağını kurmasıyla kişinin en yakınlarından biri olur ki bu kimselerin arası bozulsun. Yani şeytanlar hocaya, ‘’büyüyü yapan bu kadının/adamın teyzesidir, kayın validesidir’’ gibi sözlerle iftira atarak bu kimselerin arasına kin ve hased tohumları eker.
Peki cinler kime, ne için büyü yaparlar? Evvela hak yolunda olan, dini için mücadele edenlere, dergahlarda Allah rızası için hizmet veren kimselere, hakiki Allah rızası için kitap yazıp ilmini paylaşanlara, kuran kursu hocalarına ve talebelerine musallat olmaya çalışırlar.
Cinlerin yaptıkları büyüleri bulup iptal etmenin en kestirme yolu, seanslarda bu varlıkları yakalayarak konuşturmak ve yaptıkları büyüleri kendi elleriyle çıkarttırıp ortaya sererek üzerlerine okumak ve yok etmektir. İnsanların yaptıkları büyüleri bozmak için Kura’ndan ne okunuyorsa onların büyüleri için de aynı ayetler okunur. Bu da ancak işinde uzman kimselerin yapacağı bir iştir…